Resme dikkatli bakın bütün gözler sevgi ve hayranlıkla Atatürk’e bakıyor

19 Mayıs 1938 tarihinde Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nda rahatsızlığına rağmen gençleri görmek isteyen Mustafa Kemal Atatürk’ün katılımı ile gerçekleştirilmişti.

Atatürk 19 Mayıs 1938 tarihindeki etkinlikleri o sırada Ankara’yı ziyaret etmekte olan Yugoslavya Harbiye ve Bahriye Nazırı Orgeneral Mariç ile birlikte izlemişti.

20 Mayıs 1938 tarihli gazetelerin ilk sayfasında Atatürk’ün stadyumdaki kutlamaları izlemesi ve Yugoslav General Mariç’in Ankara ziyareti haberleştirilmişti.

TÜM GÖZLER ÜZERİNDE

Atatürk’ün katıldığı son törenden çekilen fotoğrafta bir detay ise dikkat çekiyor.

Çevredeki tüm gözler vatanın kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk’e sevgi ve hayranlıkla bakıyor.

Milletin yüreğindeki Atatürk sevgisi bugün de o günkü gibi yanıp tutuşuyor.

“ÖLÜMDEN KORKMAK AHMAKLIKTIR”

Atatürk’ün 1936’nın sonlarında sağlık durumu bozulmaya başlar. Atatürk’ün Milli Mücadele döneminde de böbrek rahatsızlığı vardı. Biri 1923’te diğeri de 1927’de olmak üzere iki kez de kalp krizi geçirmişti; ama 1919’dan 10 Kasım 1938’e kadar kendisini Atatürk’e adayan ve onun en sadık arkadaşı olan Kılıç Ali, Atatürk’ü “Çok sağlamdı” diye tasvir eder.

Atatürk 1936 yılında yorgunluk, bitkinlik, zayıflık gibi şikâyetler yaşamaya başlar.

Atatürk, 23 Ocak 1938’de kaşıntılardan kurtulmak için Yalova’ya kaplıcalara gider ve Kaplıca Müdürü Dr. Nihat Reşat Berger’e kaşıntılarından bahseder: “Çankaya’yı ilaçladık ama şikâyetlerim burada da devam ediyor.”

Kendisini muayene etmek için izin isteyen Belger’e Atatürk olumlu yanıt verir.

Muayene sırasında Atatürk’ün bacaklarında tırnak izleri gören Belger, sonra karaciğerinin iki parmak büyümüş olduğunu tespit eder ve Ata’ya şöyle der:

“Paşam bu, karıncalardan değil; yemek ve içmekle alakalıdır. Karaciğeriniz biraz büyümüş.”

Hatay konusunu konuşmak, Fransızlara baskı yapmak için Mersin’e giden Atatürk, 2 saat boyunca Türk ordusunun resmi geçişini ayakta izler. Dr. Fiessinger, ‘yorulmayın’ demesine rağmen kendisini yormaya devam eder. Bu şekilde davranması ise bünyesine büyük bir darbe yapar. 27 Mayıs’ta Dolmabahçe’ye çok hasta bir şekilde gelir.

Birkaç gün kendisini iyi hisseder ve Florya’ya Deniz Köşkü’ne gider, orada insanlarla bir araya gelir ve dönüş yolunda yine sağlığıyla ilgili sıkıntılar hisseder.

1 Haziran’da çok sevdiği Savarona yatına gider. Doktorlar deniz havasının iyi gelip gelmeyeceğinden emin olmadıkları için endişeli bir şekilde başta izin vermek istemezler ama Atatürk, çok istediği için izin verirler.

Atatürk Florya’dan dönüşte Karadeniz’e kadar çıkmak ister. Motor hızla Savarona’nın yanından geçer. Karadeniz’e doğru yol alan Atatürk’ü halk görür. Vatandaşlar sahilleri doldurmaya başlar, kayıklara binip tezahüratta bulunurlar.

Ve bu gün, 10 Temmuz 1938 Atatürk’ün halkıyla son temasının olduğu gündür.

Atatürk o yorgunluğun üstüne birden fenalaşır ve bayılır, yeniden yata getirirler. Bu kez de zatürreye yakalandığı öğrenilir. Bu durum sağlığına iyice darbe vurur.

Doktorları, deniz havasının Atatürk’ü rahatsız edeceğini düşünerek Dolmabahçe’de tedavi alması gerektiğini söylerler, Atatürk başta karşı çıkar ama mecbur olduğunu öğrenince razı olur.

Atatürk, 1938 yılının yazında bir Boğaziçi yapısında Tobruk’un, Anafartalar’ın, Yıldırım Orduları’nın, Dumlupınar’ın yenilmez kahramanı artık ömrünün son günlerini yaşıyordu.

O, öleceğini belki anlamıştı ama şöyle der:

“Ölümü istemek bir cesaret değildir ama ölümden korkmak ahmaklıktır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir