Taha Akyol ile Süleyman Soylu arasında günün polemiği: Gri liste gerçekleri

Gazeteci Taha Akyol, “Artı ve eksileriyle Şimşek” başlıklı Karar gazetesindeki bugünkü köşe yazısında, Türkiye’nin gri listeye alınmasını, 22 Ekim 2021’de “Osman Kavala’yı serbest bırakmadık, Demirtaş’ı serbest bırakmadık, PKK ve FETÖ ile mücadelede kimseden talimat almadık diye Türkiye’yi gri listeye aldılar” sözleriyle açıklayan eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu için “Boş hamasetle gerçeklerin üstü nasıl örtülüyor, görüyorsunuz” dedi.

Süleyman Soylu ise Taha Akyol’a sosyal medya platformu X’ten yanıt verdi. Geçtiğimiz 24 Nisan’da katıldığı GDH isimli YouTube kanalında yayınlanan röportajında Türkiye’nin neden gri listeye alındığını açıkladığı kısmı yanıtında yer veren Soylu, Türkiye’nin gri listeye ilk kez 2011’de girdiğini ve 2014’te çıktığını hatırlatacak şu notu düştü:

“Sonrasında gri listeye nasıl alındı? Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri 2018’den 2023’e kadar gri listeden çıkmak için istenen 40 standardın 39‘unu nasıl tamamladı ve ardından neler yapıldı? Peki, bu işin neresi siyasi? Bu işin siyasi kısmını, hepsini 10 dakikalık bu videoda anlatıyoruz… Süleyman Soylu öfkenizi, üst üste yazdıklarınızdan anlıyorum. Ancak bize olan öfkenizle memlekete ve yapılanlara yazık etmeyiniz.”

SOYLU’YA GÖRE TÜRKİYE, 2014’TE GRİ LİSTEDEN NEDEN ÇIKTI

O programda Süleyman Soylu, 2014’te IŞİD’le ciddi bir mücadeleye başlaması sebebiyle Türkiye’ye moral vermek için 2014’te gri listeden çıkarıldığını savundu.

Daha sonrasında FETÖ’nün 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ve birçok olayın yaşandığı hatırlatan Soylu, FATF’in 2019’da kendilerine “Biz sizi biraz daha gözlemleyeceğiz” dediğini aktardı.

Türkiye’nin 2019’dan 2021’ye kadar istenen 40 standardın 11’ini yerine getirdiğini, 20’sini büyük ölçüde uyumlu yaptığını, yedisini kısmen uyumlu yaptığını, ikisini ise yapmadığını belirten Soylu, “Ve bundan dolayı bizi gri listeye aldılar. İşte bu siyasi bir karardır” dedi.

“GRİ LİSTEYE ALINMAMIZ SİYASİ BİR KARAR”

Süleyman Soylu, gri listeye alınma olayının siyasi bir karar olduğunu şu sözlerle açıkladı:

“2021’de bize, ülke ismi de verebilirim Hindistan. Pakistan meselesinde bizle beraber olursanız ki başka ülkeler de var biz sizi burada olumlu olarak değerlendiririz dendi. Şimdi bu siyasi mi değil mi? Ondan önce de 2019’da 2020’de Berat (Albayrak) Bey, Maliye bakanı idi. O zaman hepimiz kendi bakanlarımızı aradık bizatihi Berat Bey de istedi. Ben kendi muhatabımı aradığımda, bir ülkenin içişleri bakanı ‘Burada ABD aktördür. Gri listeden çıkmanız ya da gri listeye girmemeniz için ABD’nin ikna edilmesi lazım’ dedi. O dönem daha gri listeye girmemiştik.”

“BİZİ İSTEDİLER GRİ LİSTEYE ALDILAR”

Dünyada, organize suçtan, uyuşturucu suçlarından ve terörün finansmanını sağladığından dolayı Türkiye’nin gri listeye alındığına dair herhangi bir raporun olmadığını ifade eden Soylu, “Böyle bir rapor yok. Bizi istediler gri listeye aldılar. bizden istenen 40 standardın 39’unu Haziran 2023’te tamamladık. Burada aldıkları karar siyasi bir karardır.” şeklinde konuştu.

GRİ LİSTE ÜLKELERİNE YATIRIMCI GELMİYOR MU

Soylu ayrıca, Türkiye’nin gri listeye alınmasından ötürü yatırım yapmayacağını söyleyen yabancı yatırımcıların söz konusu olmadığını, bunun yalan olduğunu sözlerine ekledi.

GRİ LİSTE NEDİR

Dünya ekonomilerinin mali suçlarla mücadeleye uyumunu tespit eden FATF, kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadelede geride kaldığı için Türkiye’yi 21 Ekim 2021 tarihinde gri liste diye tabir edilen listeye aldı. Türkiye, ilerleyen süreçte 40 standardın 39’u ile uyum sağladı.

FATF’tan bir heyet geçen ay, Türkiye’nin kara para aklama ve yasa dışı finansmanın önlenmesine ilgili uygulamalarını yerinde değerlendirme için ülkeyi ziyaret etti.

ULUSLARARASI YATIRIM FONLARI DETAYI

Ekonomi yönetimi Türkiye’nin gri listeden çıkmasını bekliyor. Uluslararası yatırım fonlarının büyük bir kısmı yasal düzenlemeler nedeniyle gri listedeki ülkelere yatırım yapamıyor.

Gri listeden çıkış halinde bu fonların Türkiye’ye yatırım yapabilmeleri mümkün olacak.

TAHA AKYOL KİMDİR: MİLLİ MÜCADELEDEN ÜLKÜCÜLÜĞE, LİBERALLİKTEN SOL SEMPATİZANLIĞINA

1946’da Yozgat’ta dünyaya gelen gazeteci Taha Akyol’un milli mücadele yanlısı tutumundan ülkücülüğe, liberallikten sol sempatizanlığına geniş bir yelpazeye uzanan fikir geçmişi var.

İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Yozgat’ta, üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamlayan Taha Akyol, yazarlık kariyerine 1977 senesinde Her Gün gazetesinde başladı.

12 Eylül öncesinde bir süre Milliyetçi Hareket Partisi yönetiminde görev alan Taha Akyol, darbe sonrasında tutuklandı ve uzun müddet Mamak Cezaevi’nde yattı. Sonrasında Askeri mahkemede yargılandı ve beraat etti.

Sonraları Yankı dergisinde, Tercüman, Meydan ve Milliyet gazetelerinde çalışan Akyol, 80’li yılların ortalarından itibaren “Türk milliyetçisi” çizgiden uzaklaşarak “muhafazakar-liberalizme” yöneldi.

“ATATÜRK’ÜN AMACI MUHALEFETSİZ REJİM KURMAK”

2012’de tek parti dönemini eleştiren Taha Akyol, Atatürk’ün amacının muhalefetsiz bir rejim kurmak olduğunu iddia etti.

Sonrasında Milli Mücadele yanlısı yazılar da kaleme alan Taha Akyol, 2017’de Hürriyet’teki köşesinde “Milli Mücadele, bütün tarihimizde en önemli birkaç belirleyici başarıdan biridir; bugünkü varlığımızı sağlayan, Milli Mücadele’dir. Hamasi duygularımızın olması tabiidir, hatta olmaması eksikliktir.”

EN KOYU KILIÇDAROĞLUCU OLDU: “TARİHE TAKDİRLE KAYDEDİLECEK”

Taha Akyol son yıllarında sıkı bir Kılıçdaroğlucu oldu. Adaylığıyla Türkiye’nin beş yılını AKP’ye veren eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi kaybettiği 28 Mayıs’tan bir gün sonra Taha Akyol, şu satırları yazdı.

“Kılıçdaroğlu’nun çizgisi, şüphesiz, 1946 sonrasında İnönü ve 1970’lerde Ecevit’ten sonra önemli değişimi, kitlelere açılımı yansıtıyor. Erdoğan ise sürekli Tek Parti devri CHP’sini göstererek, bu açılımın görülmesini engellemek istiyor.

Kılıçdaoğlu’nun politikası doğrudur. Buna rağmen seçimlerin kaybedilmesinin sebepleri farklıdır. İktidarın, kendi tabanını hem iktisadi bağlarla hem itikadi algılarla pekiştirmiş olması önemli bir sebeptir. Diğer önemli sebep toplumlarda, yerleşik kanaatler çabuk değişmiyor.

CHP’deki tartışmalar nereye varır bilemem ama biliyorum ki, Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi özgürlükçü bir çizgiye, sosyal demokrat parti haline getirme çabasını tarih takdirle kaydedecektir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir