Suriye’deki olaylarda failin izi ortaya çıkıyor

Yenişafak’ta Yahya Bostan yazısında Suriye’de son günlerde yaşanan karışıklıkları ve arka planda yaşananları kaleme aldı. İşte o yazı;

“O sıralarda bir işaret yoktu, kamuoyunun gündeminde de değildi. Ancak Ankara-Şam diyaloğunda yeni gelişmeler olacağını sezmiş ve 14 Haziran’da, bu köşede, “Suriye’de oyun değişiyor” demiştim. Sürecin yeni gerilim ve sürprizlere gebe olduğu şerhini düşerek.

O tarihten sonra yaşananlar öngörümü haklı çıkardı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Bütünleşik Suriye’nin PKK ile mücadelede önemli aktör olacağı” vurgusu (24 Haziran), Beşar Esad’ın (Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Lavrentiev’in nezaretinde) “Her türlü girişime açığız” mesajı (27 Haziran) ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve milli birliğinin korunması Türkiye’nin de önceliği” ifadesi (1 Temmuz) Ankara-Şam diyaloğu sürecinin “masa aşamasına” geldiğini gösteriyor.

BAĞDAT’A HAYIR DEMEDİK

Irak medyası masanın Bağdat’ta kurulacağını yazdı. 14 Haziran’da bu iddiayı doğrulatamamıştım. Ancak elimde artık yeni bulgular var. Tablo şu: Bağdat yönetimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nisan ayındaki ziyaretinde konuyu gündeme taşıdı. Irak Başbakanı Sudani’nin bölgede diplomatik oyuncu olma arayışı çerçevesinde Ankara-Şam arasında kolaylaştırıcı rol üstlenme isteğini ortaya koydu, koyuyor. Ankara bu talebe “Hayır” demedi, demiyor.

O halde iş ciddi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasından hemen sonra Kayseri ve Suriye’de yaşanan olaylarsa kurulmakta olan masayı dağıtmaya dönük girişimlerdi. Masayı kim dağıtmak istiyor, bu süreçte kim nerede duruyor, ona değineceğim ancak önce Suriye’de yaşanan, bölgede Türk varlığı ve bayrağını hedef alan olayla ilgili kısa bir parantez açacağım.

BAYRAĞA EL UZATANLAR TESPİT EDİLDİ

Bilenler diyor ki.. Suriye’de Türk varlığı ve bayrağının, ÖSO mensubu gibi görünen/kisvesi taşıyan kişilerce hedef alındığı olaylar kurgudur. Karışan sayısı sınırlıdır. Olaylar yatıştıktan sonra görüntüler sosyal medyada organize bir şekilde dolaşıma sokulmuş ve Türk toplumu galeyana getirilmeye çalışılmıştır.

Bilhassa MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın ve ilgili kurumların yoğun çabasıyla olaylar yatışmıştır. Olay tazeyken ve bölgede ABD, Rusya, İran, rejim ile bilimum gruplar, terör örgütleri, ticari kayıpları nedeniyle huzursuzluk yaşayan bazı aşiretler cirit atarken “Fail şudur” demek şu an için zordur. Renkler birbirine, at izi it izine karışmıştır. Türk bayrağına el uzataların hepsi tespit edilmiş, gözaltı işlemlerinin ardından sıra bağlantıların belirlenmesine gelecektir.

FAİLİN ROBOT RESMİ

Buna rağmen bir şeyler söylemek mümkün. Bölgede yaşanan gelişmelere bütüncül bir gözle bakmak failin eşkalini de açığa çıkarır.

Bir. Ankara ve Şam’ı diyaloğa iten şey terör örgütü PKK’nın varlığıdır. Örgütün sözde seçim girişimidir. Suriye’nin toprak bütünlüğü -kuzeyde- tehlikededir (Şam için güneyde de İsrail tehlikesi başgöstermiştir.) İki başkentin PKK’ya bakışı neredeyse aynıdır. ABD, Rusya ve İran’ın terör örgütüne bakışı ise bu ikisinden farklıdır.

İki. ABD, İsrail’in güvenliğini merkeze alan bir oyun kurmaktadır. Arap ülkelerini İsrail’le barıştırmayı, Şam’ı bu konsorsiyumun içine katmayı hedeflemektedir. Bakınız, iki gelişme: Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan, Irak, Lübnan ve Mısır Dışişleri Bakanlarından oluşan Arap İrtibat Komitesi’nin önümüzdeki günlerde Bağdat’ta bir araya geleceği açıklandı. Hedef Suriye krizine kolektif bir yaklaşım geliştirmek. Diğer gelişme de şu: ABD ve İsrail Genelkurmay Başkanları, Bahreyn’deki gizli toplantıda beş Arap ülkesinin genelkurmay başkanıyla bir araya geldi. Toplantıda İran tehdidine karşı ortak savunma gündemi ele alındı.

Üç. Ankara Suriye’yi daha çok Rusya ile konuşuyordu. Bu sıralar ABD ile de konuşuyor. Çünkü Washington’da Suriye’deki varlığını sürdürme konusunda fikir değişikliği var. Bu tabloya “Riyad’la konuşan Şam’ı” ekleyin. Bir de Bağdat’ın girişimini. Rusya oyun dışı kalmak istemez. Bu yüzden inisiyatif aldı. Ankara-Şam diyaloğunu kameralar önünde destekledi. Esad, pozitif açıklamasını Putin’in özel temsilcisinin nezaretinde yaptı.

OKLAR KİMİ GÖSTERİYOR?

Dört. Washington bu gidişatı görmüş ve oyun planını bozacak bir gelişme olarak okumuştur. ABD, “Suriye’de işler benim (ve İsrail’in) çıkarıma uygun olsun” der. Ankara-Şam diyaloğu orta vadede terör örgütüne alan bırakmaz. ABD de İsrail de böyle bir tablo istemez.

Beş. O halde oklar Washington’u (ve İsrail’i) mu gösteriyor? Olaylar silsilesi onu ima ediyor. En azından meselenin okunuşu budur. Patlak veren olaylar bir testtir, “İçeriyi de dışarıyı da karıştırma kapasitem var” mesajıdır. Türkiye’de yükselen göçmen karşıtlığı provokasyon için elverişli alandır. Kurgu sadece Türkiye’deki Suriyelileri değil bayrak hassasiyeti üzerinden sınır ötesindeki muhalif güçleri de düşmanlaştırma üzerinedir.

Altı. Doğrudur. Bu olaylar Şam’a Ankara’yla muhtemel görüşmede “Türk milleti Suriyelileri, muhalifler de sizi istemiyor, artık onları desteklemeyin” dedirtebilir. Türk kamuoyunun öfkesini kazanmış bir Suriye muhalefeti İran için de tehdit olmaktan çıkar.

Yedi. Ama şu da vurgulanmadan geçilmez: Görünmez sponsoru Londra olan bazı “Uluslararası sivil toplum örgütleri” -olaylar patlak vermeden tam bir hafta önce- ÖSO mensuplarını hedef göstermiştir. “Çeşitli Afrika ülkelerinde Türk çıkarlarını korumak için görevlendirildiler” iddiası ileri sürülmüştür. Böyle kritik bir iddianın üzerinden çok geçmeden Türk kamuoyu gözünde Suriyeli muhalifleri küçültecek provokasyonların yapılması dikkat çekicidir. Türk kamuoyu ile muhalifler arasına nifak sokmak sadece ABD’yi, Rusya’yı, İran’ı ya da Şam’ı ilgilendirmez. Bölgesel olarak da sadece Suriye ile ilgili değildir. At izi it izi diye buna diyorum işte.”

patronlardunyasi.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir