Murat Yakın’ı bir de böyle okuyun: İsviçre’nin Türk hocası

Evrensel Gazetesi yazarı Suat Başar Çağlan İsviçre Milli Takımının 49 yaşındaki Türk asıllı Teknik Direktörü Murat Yakın’a dair “Murat Yakın kendine inanmaya devam ediyor” başlıklı bir yazı kaleme aldı. İsviçreli haber sitesi Watson’un verilerine dayanan Çağlan EURO 2024’ten üç gün önce düzenlenen ankette Murat Yakın’ı milli takım hocalığına uygun gören İsviçrelilerin oranının yüzde 25 olduğunu ancak durumun üç haftada değiştiğini söyledi. Çağlan, “Yakın ise her zamanki gibi rahat görünüyor” dedi.

“Fazla rahat görünen insanların geçmişine bakınca genellikle iki hikayeden birine rastlarsınız” diyen Çağlan, bu insanların ya hayat boyu kaygıyı tanımadığını ya da küçüklükte yaşadığı büyük dertler yüzünden yeni endişelere bağışıklık kazandığını belirterek Murat Yakın’ın ikinci gruptan olduğunu kaydetti.

ZORLU BİR YAŞAM

Çağlan Murat Yakın’ın hayat hikayesini şöyle kaleme aldı:

“Emine Irızık 1970’te daha iyi bir yaşam sunmak istediği altı çocuğunu İstanbul’da bırakıp eşiyle birlikte Saint-Gallen’e ayak bastığında işlerin daha kötüye gideceğini bilmiyordu. İçkiyle arası fazla iyi olan kocası Leman Gölü’nde boğulmuş halde bulununca Sağlık Memuru Emine bir gün çocuklarını yanına alma umuduyla gurbette tek başına kaldı. Sonra karşısına Basel’de kaynakçılık yapan Mustafa Yakın çıktı. Evlendiler ve 1974’te Murat, üç sene sonra ise Hakan dünyaya geldi. Emine Hanım nihayet aileyi bir araya toplamıştı. Üç odalı evde sekiz çocuk büyütüyordu.

Ama zorluklar bitmedi. Murat ergenlik çağına girerken babası evi terk etti. Evin aklı başında çocuğu olarak sosyal yardım formlarını dolduruyor, gazetelerde iş ilanları tarayarak annesine gündelik temizlik işleri bulmaya çalışıyordu.

Zor geçen çocukluğun ardından, annesinin büyük desteğiyle adım attığı yeşil sahada ekstra rahattı. İdman sevmeyen teknik, zeki ve ‘lüks” bir liberoydu. Çikolata sevgisi ve aşırı şeker tüketimi yüzünden kolay sakatlanıp zor iyileştiğini, çalışkan ve planlı olmayı ancak teknik direktör olunca öğrendiğini sonraları itiraf edecekti.

Ama daha derin izler de kaldı. Hayatta kimseyi vazgeçilmez görmemeye başladı. Yıllar sonra yetenekli kardeşi Hakan’ı bile planına uymadığı gerekçesiyle yedek bırakmaktan çekinmeyecekti. Her an her şeyini kaybedebileceği endişesiyle hep sağlamcı davrandı. Meslektaşları gibi lüks tüketime meyletmek yerine kendisinin ve ailesinin geleceğini garantiye alacak yatırımlara yöneldi.

Güvendiği kişilerin bir gün ortadan kaybolabileceği şüphesini hep içinde tuttu. Bu yüzden 2002 yılındaki bir röportajında, ‘Ne Tanrı’ya, ne Allah’a, ne de Buda’ya inanıyorum. Ben önce kendime inanıyorum. Dünya görüşüm ve eylemlerimi belirleyen birinci şey ise hoşgörü. Bu yüzden kimseyi yargılamam’ diyecekti”

“KONFOR ALANI”

Çağlan yazısında Murat Yakın’ın bulunduğu yeri terk etmekten ise her zaman çekindiğini ve mümkünse konfor alanından çıkmamaya çalıştığını öne sürerek oyuncu ve hoca olarak Almanya, Türkiye ve Rusya maceraları kısa sürdüğünü ifade etti. Yazıda Yakın’ın İsviçre’de çalışırken pek çok başarı yakalamasına rağmen henüz üç yıl önce İsviçre 2. Liginde çalıştığı da anımsatıldı.

“ANNEDEN SON KATKI”

Yakın’ın annesinin henüz inişli çıkışlı geçen EURO 2024 elemeleri hemen sonrasında hayatını kaybettiğini hatırlatan Çağlan, “Yakın hep iyi hocaydı ama daha fazlası için gereken ateşten yoksun gibiydi. Kariyerinde büyük etkisi olan annesinin ölümü o ateşi yakmış olabilir. Yakın’ın Bir diğer kıvılcımın ise Eski Yardımcısı Giorgio Contini ile yeniden bir araya gelmesi oldu. Yakın’ın topsuz oyunu tasarlamadaki ustalığı, Contini’nin hücuma dair fikirleri ve agresiflik tutkusuyla birleşti” dedi.

Çağlan yazısının devamında şunları kaleme aldı:

“Yine de turnuvaya şüphelerle girdiler. Macaristan galibiyeti zaten olması gereken bir şey olarak görüldü. İskoçya beraberliği dikkat çekmedi. İsviçre’nin her zamanki gibi gruptan çıkıp son 16’da eleneceği düşünülüyordu.

Ancak Yakın son grup maçında taktik ustalığını kanıtladı ve o güne kadar turnuvayı cennette geçiren Almanları dünyaya döndürdü. Galibiyeti son anda kaçırsalar da maç boyu ev sahibinden daha akıllı ve sağlam oynadılar. Bu öz güvenle çıktıkları İtalya maçında kurdukları üstünlük ise çok daha etkileyiciydi.

“İSVİÇRE SEVİLİR Mİ?”

Satranç tutkunu, az ama net konuşan, öz güvenli Yakın kendi özelliklerini takıma aşılamış görünüyor. Yann Sommer, Manuel Akanji, Granit Xhaka gibi istisnalar hariç kimse vazgeçilmez değil. Bir önceki maçın yıldızı, plana uymadığı gerekçesiyle ertesi maç yedek kalabiliyor. En büyük yıldız, kolektif uyum.

İtalya liginde çok iyi bir sezonu geride bırakan Bologna’dan Dan Ndoye, Michel Aebischer ve Remo Freuler’i verimli kullanıyorlar. Özellikle sol kanatta Ricardo Rodriguez, Aebischer ve Ruben Vargas’ın kurduğu bağlantılar dikkat çekiyor. Oyuncuların toplu ve topsuz oyundaki pozisyon değişimleri de fazlasıyla ufuk açıcı. Fiziksel sertlik ile taktik sadakatin birleşimi şu ana kadar tatlı meyveler verdi. Yakın 2-0 biten İtalya maçının ardından, “Baştan sona üstündük. Kan, ter ve gözyaşıyla kazandık. Şansla değil” derken haklıydı.

Çeyrek finalde şu ana kadar oynayamadığı futbolla turnuvanın en antipatik ekibi olan İngiltere ile karşılaşacaklar. Topu dolaştırmakta halihazırda zorlanan İngilizleri iyi bir pres kurgusuyla tamamen felç edebilirler.

İşleri elbette zor. Ama aklı başında bir insanın sevmesi için hiçbir sebep bulunmayan İsviçre Milli Takımını sempatik hale getirmek de hiç kolay değildi. Neticede kupayla aralarında sadece üç maç var. Turnuva nasıl biterse bitsin, Yakın’ın bu performansı sonrası yeni teklifler alacağı ortada. Bu kez konfor alanından çıkıp çıkmayacağını zaman gösterecek. Ama kendisine her zamankinden fazla inandığı kesin”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir