Norveçli yazar Matias Faldbakken, çağdaş edebiyatta provokatif ve çarpıcı eserleriyle dikkat çeken bir isim olarak değerlendirilebilir. Kendisine özgü bir kurgu dünyası geliştiren Faldbakken’in romanları, merkezine aldığı konular ve ayrımlarla dikkat çekerken modern toplumun birey üzerindeki etkileri, yabancılaşma, yalnızlık ve insan ilişkileri farklı yönleriyle vurgulanır. Dilruba Aydın tarafından Norveççe aslından çevrilen ‘Zavallı Şey’, Timaş Yayınları tarafından yayımlandı.
‘Zavallı Şey’, temelinde kendi halinde yaşamını idame ettiren Oskar ve onun bir gün karşılaştığı biçimsiz/belirsiz çocuk karakter etrafında şekillenir. Çocukluğundan itibaren bölgenin önemli ailelerinden biri olan Blumlar’ın çiftliğinde çalışan Oskar, yaşamını kendi sınırlarıyla kısıtlayan bir karakter olarak dikkat çeker. Onun için yaşam, içerisinde bulunduğu çiftlik ve çiftlik içerisindeki sınırlardan ibarettir. Sınırlar, kurallar, görüler çok belirgindir ve Oskar için her şey önceden belirlenmiş bir rolü oynamaktan ibarettir.
Oskar ve onun için dönüm noktası, hayatını değiştirecek, dünyaya bakışını etkileyecek bir karşılaşmadır. Çiftlikte çalışırken bir deri bir kemik kalmış, bakımsız, yorgun bir çocukla karşılaşan Oskar’ın hayatı bu denk gelişin ardından bambaşka bir yola evrilir. Roman da temelinde bu karşılaşma ile pencerelerini açar:
“Bir gün, öyle çok da zaman geçmedi üstünden, ormandan sürüne sürüne bir çocuk çıkageldi. Zavallı şey. Hendeğin kenarından atlayıp toprak yoldan aşağı hantal adımlarla yürümeye başladı. Yürek burkan bir manzaraydı bu.” (Faldbakken, 2024: 9) Bu yürek burkan manzara, çok geçmeden gerek Oskar gerekse “zavallı şey” için yeni bir eşiği temsil eder.
İYİLİĞİ, KÖTÜLÜĞÜ VE İNSANLIĞI SORGULAYAN BİR HİKAYE
Ormanda gördüğü zavallı şeyi bir türlü unutamayan Oskar, daha sonra onun hikayesini öğrenmek, onun nereden gelip nereye gittiğini anlamak için kendisiyle görüşmeye, daha doğrusu onu “yakalamaya” karar verir. Ormana tuzak kuran ve nihayet çocuğu yakalayan Oskar, bir yandan onun hikayesini öğrenmek için mücadele ederken diğer yandan da ona büyük bir şefkatle yaklaşır. Böylelikle giderek genişleyen, insanlığı, iyiliği, kötülüğü, hayatı sorgulayan bir hikaye gün yüzüne çıkar.
‘Zavallı Şey’, bireyin yalnızlık ve toplumsal izolasyon ile başa çıkma çabasını anlatırken aynı zamanda merkezine aldığı her iki karakter üzerinden farklı tür içsel dünyalara dair açılımlar geliştirir. Faldbakken’in diğer romanlarında da sıklıkla tercih ettiği bu ikili ve birey-toplum ilişkisini sorgulayan yapı, yalnızca bireysel bir dramı anlatmakla kalmaz; aynı zamanda yazarın geliştirdiği karakterlerin yaşadığı yalnızlık ve başarısızlıkla modern topluma dair daha geniş bir eleştiriyi de içinde barındırır.
Roman, özellikle yalnızlık ve izolasyon temaları üzerinden şekillenirken işin içerisine çok geçmeden toplum girer. Romanın ana karakteri, hem fiziksel hem de duygusal anlamda toplumdan uzak bir yerde durmakta, çiftlikteki diğer insanlarla ilişkisinde dahi belirli sınırları gözetmektedir. Çiftlikteki ve civardaki diğer insanlar onu neredeyse fark etmez; o ise kendi dünyasına kapanmış ve toplumsal ilişkilerden kopmuş olarak yaşamına devam etmekte hiçbir beis görmez. Bu izolasyon hâli, modern insanın giderek artan yalnızlığını ve bireyler arası bağların zayıflamasını simgelerken Oskar’ın hikayesini daha da anlamlı bir hale getirir.
BİREY TOPLUMDAN NASIL SOYUTLANIR?
Faldbakken, ana karakterin yaşamına dair detayları verirken bireyin toplumdan nasıl soyutlandığını, kendi kabuğuna çekildiğini ve toplumun geri kalanından ne kadar kopuk hale geldiğini etkileyici bir dille anlatır. Karakterin yaşadığı kasaba ve çiftlik, aslında büyük bir toplumsal yapının minyatür bir yansımasıdır. Bu kasaba, modern toplumun bireyleri izole eden doğasını ve insanları birbirinden koparan yapısını simgeler. Oskar ve zavallı şey, kasabanın sosyalleşme dinamiklerine ayak uyduramaz ve bu durum onları derin bir yalnızlığa sürükler. Bu yalnızlık içerisinde birtakım gizleri de barındırır ki roman, temelde bu gizlerin açığa çıkma süreci üzerinden şekillenir.
Matias Faldbakken’in yazım tarzı, minimalist ve keskin bir dille karakterizedir. ‘Zavallı Şey’, kısa cümleler ve sade bir üslupla yazılmıştır ki bu durum da karakterlerin yalnızlık ve izolasyon duygusunu daha da pekiştirir. Karmaşık bir anlatı kurmaktan kaçınan yazar, karakterlerin içsel dünyasını ve toplumsal ilişkilerini yalın bir şekilde betimler. Bu minimalist yaklaşım, romanın etkileyiciliğini artırır ve okuru doğrudan karakterin ruh haliyle yüzleşmeye zorlar.
Faldbakken’in ‘Zavallı Şey’i okuru yalnızca bireysel bir hikayeyle değil, aynı zamanda modern toplumun genel yapısıyla da yüzleşmeye davet eder. Toplumsal normların dayattığı başarı beklentileri, bireyi yalnızlaştırırken bu yalnızlık ve dışlanmışlık hissi Faldbakken’in romanında güçlü bir şekilde vurgulanır. ‘Zavallı Şey’, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde okura derin bir sorgulama sunar ve modern insanın yaşadığı yalnızlıkla yüzleşmenin zorunluluğunu hatırlatır.