Hizbullah lideri Hasan Nasrallah geçen cuma akşamı İsrail güçleri tarafından öldürüldü. İsrail istihbaratının Hizbullah’ın içine sızdığını gösteren olay ardından Türkiye’de İslami grupların mezhepsel bakış açıları gündeme geldi. Bu durumu kaleme alan Sözü gazetesi yazarı Aytunç Erkin, Odatv İmtiyaz Sahibi Gazeteci Soner Yalçın’ın 4 Ağustos’taki köşe yazısını hatırlatarak Orta Doğu’daki Sünni-Şii
çatışmasının tarihsel arka planına ışık tuttuğunu kaydetti. Soner Yalçın’ın yazısının ilgili kısmı şu şekilde;
“İran İslam Devrimi Türk Müslüman gençliği üzerinde muazzam etki yarattı. Mesela: Müslüman Sosyalist Ali Şeriati’nin kitapları 1979’dan itibaren Türkçeye tercüme edilmeye başlandı. Aralarından -Müslüman Kardeşler/ İhvan ekolünden- kimileri Ali Şeriati kitaplarına tepki gösterdi; karşısına Seyyid Kutup, Hasan el-Benna vd. çıkardı. İslamcı gençlik arasında derinden gelen ayrılıklar başladı; İran’da olanlara karşı olanlar Vehhabi Selefi yöne kaydırıldı. Ve: ‘İrancı’ Sedat Yenigün, Metin Yüksel gibi MSP’li ‘Akıncılar’ katledildi… Keza: Kadir Mısıroğlu’ndan Osman Yüksel Serdengeçti’ye ‘İslamcı münevverler’ Suudi Arabistan’ın finanse ettiği yayınlar ile İran devriminin Türk gençliği üzerindeki etkisine set çekti… Bugün: Hizbullah gibi Sünni Hamas’ın da Şii İran kontrolüne girecek olma ihtimali bizdeki kimi İslamcıları (itibariyle ABD-İsrail-Suudi vs.) ürkütüyor. İsmail Haniye’yi ‘İran öldürmüş olabilir’ gibi kafa karıştırıcı yayınlar yapmalarının sebebi dünde gizli…”
HİZBULLAH’IN ÖLÜMÜ KAFA KARIŞTIRDI
Sol-sosyalist-laik çevrelerde de Nasrallah’ın öldürülmesinin Hizbullah nedeniyle “kafa karışıklığı”na neden olduğunu kaydeden Aytunç Erkin, bunu Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan’a sordu. Konuyla ilgili konuşan Okuyan şunları kaydetti:
“Türkiye’deki Hizbullah ile Lübnan Hizbullah’ı arasındaki ayrımı, ayrım da demeyeyim, karşıtlığı bilmeyen solcu ‘aydın’ların var olduğu bir ülkede siyasal İslamcıların kendilerini tutamayarak ‘İsrail değil biz öldürmeliydik’ diyerek Nasrallah’ın arkasından bütün ikiyüzlülüklerini açık etmelerine şaşırmıyoruz. Hasan Nasrallah bir devrimci değildi kuşkusuz. Siyasal ve ideolojik tutumunu din ekseninde belirleyen bir siyasi hareketin en karmaşık denklemlerde bile devrimci bir karakter kazanamayacağını biliyoruz. Dahası, Hizbullah’ın ABD emperyalizmine karşı konumlanışının en azından bir süre pragmatizmle malul
olduğu da ortada… Evet Hizbullah dinci bir ideolojiyi merkeze koyarak hareket eden bir örgüt. Ama… Lübnan’da yok hükmündeki ‘kamu otoritesi’nin bıraktığı boşlukları doldurur, sağlık ve sosyal dayanışma alanlarında şaşırtıcı bir başarıyla örgütlerken, Hizbullah’ın, siyasal İslam’ın diğer aktörlerinde gözlenen dayatmacı ve mezhepçi tutumun belli oranlarda dışına çıktığını teslim etmemiz gerekiyor”
HİZBULLAH EMPERYALİST OYUNU BOZDU
Kemal Okuyan, Suriye’de emperyalist planların bozulmasında Hizbullah’ın rol oynadığını kaydederek,
“Kuşkusuz Lübnan hakkında söylenmesi gereken birçok şey var. Lübnan’da sadece komünistlerin mezhep-kimlik çerçevesinin dışına çıktığını, bir tek Lübnan Komünist Partisi’nin ülkede baş gösteren derin ekonomik sorunların kaynağının sınıfsal olduğunu vurguladığını hatırlatmak zorundayız. Yine de uzun bir süre boyunca Nasrallah’ın liderliğinde mücadele eden Hizbullah’ın 2006’da büyük bir felakete dönüşebilecek İsrail ilerleyişini durdurduğunu, Suriye’de emperyalist planların bozulmasından önemli bir rol üstlendiğini ve bugün de İsrail saldırganlığı karşısındaki en önemli direnç odaklarından biri olduğunu unutmamak gerekiyor”
İSLAMCILAR LİBERAL SOL İLE BİRLEŞTİ
Nasrallah’ın öldürülmesinin siyasal İslamcıları ve liberal solcuları ortak mutlulukta birleştirdiğini kaydeden Okuyan, “Aslında döndük bir kez daha Suriye İç Savaşı’nın başlangıcına. O zaman da cihatçılar, İsrail ve liberaller ‘Suriye devrimi’ denen ABD operasyonunda ortaklaşmıştı. Değişen bir şey yok. İştahlar belli yine kabardı” dedi.