İmamoğlu: Kişiler gelip geçicidir, kurumlar kalıcıdır

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından düzenlenen ‘İstanbul’un gelecek vizyonunda sanayimizin yeri, sorunlar ve çözüm önerileri’ başlıklı Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’na katıldı.

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıda İSO Yönetim Kurulu Üyeleri, Sanayiciler ve İş insanları hazır bulundu.

Toplantıda sanayi odası ve İBB arasında ki işbirlikleri görüşüldü. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan ve İBB Başkanı İmamoğlu’nun açılış konuşmalarının ardından toplantı basına kapalı olarak devam etti.

“GEÇİCİ OLAN HER UNSURUN SANKİ KALICIYMIŞ GİBİ YARATTIĞI ATMOSFERE ALDANMAMAK LAZIM”

‘Türkiye’mizdeki atmosfer kurumları bazen birbirinden uzaklaştırabiliyor’ diyerek sözlerine başlayan Ekrem İmamoğlu, “Bu bizim yoğun çabalarımıza rağmen arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamadığımızı dile getirmek isterim. Şunun da altını çizeyim. İstanbul Sanayi Odası bu konuda gerçekten ilgili ve işin içinde olan, İstanbul’u ilgilendiren hususlara katkı sunma ve içinde olma gayretini gösteren kurumlarımızdan olduğu için de ben buradan teşekkür ederim. Böyle de olmalı, çünkü bu şehir hepimizin, bu ülke hepimizin. Ülkemizde hükümetler olabilir, yerel yönetimler olabilir, kişiler gelip geçicidir, kurumlar kalıcıdır. Hele hele devletimiz bakidir, ebedidir, ezeli olduğu kadar ebedidir. O bakımdan ülkemiz, bayrağımız, devletimiz, milletimiz gibi kutsal kavramlarımız üzerinden baktığımızda geçici olan her unsurun dönemlerinde sanki kalıcıymış gibi yarattığı atmosfere de aldanmamak lazım. Yani biz bu ebedi ezelden gelen ebediyete doğru giden böylesi kutsal emanetlerin iyi yönetilmesi noktasında iş birliğimizi en üst seviyede ortaya koyarak, sürdürülebilir bir ortamı var etme sorumluluğuna da sahibiz” ifadelerini kullandı.

“ÜLKEMİZ ADINA DOĞRU BİR GİDİŞAT DEĞİLDİR”

Tüketilen su miktarı ve diğer verilerle İstanbul’un 20 milyona yakın nüfusu olduğunun altını çizen İmamoğlu, “Böylesi bir kentte yaşıyoruz ve şehir, İstanbul, Marmara’nın bir parçası. Ve Marmara Bölgesi’ne baktığımızda da yaklaşık 26-27 milyon civarında resmi nüfusa sahip bir bölgeden bahsediyoruz ve bu bölge aslında Türkiye’mizin neredeyse 10’da 1’i. Yani Türkiye’nin 10’da 1’inde Türkiye’nin üç kişiden birisini yaşatıyoruz. Belki sanayisinin yüzde 50’sine yakınını barındırıyoruz. İşte gayrisafi milli hasıla oranını siz daha iyi biliyorsunuz. Bu rakam yüzde 55-60’lara kadar çıkabiliyor. Veya ithalat – ihracatta ne kadar devasa bir orana geldiğini görebiliyoruz. Şimdi bu gerçekten ülkemiz adına doğru bir gidişat değildir. Yani ne stratejik olarak, ne jeopolitik olarak, ne güvenlik açısından baktığınızda sıkıntıları büyük bir olaydır. O bakımdan ben Sayın Başkan’ın ziyaretinde Türkiye’nin iyi bir geleceğe sahip olabilmesi için İstanbul’umuzun 2050’sini konuşuyor ve bunu çok vizyoner bir biçimde tanımlıyor olmamız lazım dedim. Hatta yetmez 2100’ü konuşuyor olmamız lazım dedim” diye konuştu.

“ŞEHRİMİZİN GELECEĞİNİ HEP BİRLİKTE TARTIŞABİLİYOR OLMAMIZ ŞARTTIR”

2050 yılının aslında çok uzak olmadığını vurgulayan İmamoğlu, “Böylesi bir gelecek vizyonunu, planını ortaya koymadığımız takdirde gerçekten çok zor bir dönemin İstanbul’u ve ülkemizi beklediğini hepimizin bilmesi şart. Bakınız; İstanbul’da gerçekten el birliğiyle, aklı, bilimi ve özellikle teknik insanları iyi deneyime sahip insanların uzmanlıklarından faydalanmayı başaramazsak İstanbul’un başına bela olacak ve olabilmesi muhtemel, engellemeye çalıştığımız kötü projelerin bu şehrin gündeminden ve bünyesinden uzaklaştıramazsak, belki de tarihin dönüm noktası olan bu evrede çok kötü alınacak yöneticiler ve insanlar olabiliriz. Bu bağlamda işte adına Kanal İstanbul diyelim, adına başka bir şey diyelim. Bu tür kötülüklerin olmaması için bizim şehrimizin geleceğini hep birlikte tartışabiliyor, konuşabiliyor ve kararlar alabiliyor olmamız şarttır” dedi.

“MESELELERİNİ ÇÖZÜME KAVUŞTURMAKLA YÜKÜMLÜ İNSANLAR OLDUĞUMUZUN FARKINDAYIZ”

İmamoğlu, “Bu bağlamda biz İstanbul’un artık; mega projeler, imar rantları, rezerv alanların imara açılması değil, tam aksine az önce de ifade edildiği gibi İstanbul’daki karbon ayak izi, su ayak izi, İstanbul’un sürdürülebilir bir şehir olması, İstanbul’un dirençli bir şehir olması, İstanbul’un yaşanabilir bir şehir olması, meselelerini çözüme kavuşturmakla yükümlü insanlar olduğumuzun farkındayız ve böyle davranmamız gerekir” diye konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir