Görenleri hayrete düşüren 25 Antik Mısır eseri

Gize Piramitleri, Mısır’ın başkenti Kahire’de bulunan Keops, Kefren ve Mikerinos Piramitlerini işaret eden bir isimlendirmedir. Bu üç piramitten yalnızca Keops (Khufu veya Büyük Piramit olarak da bilinir), Dünyanın Yedi Harikası’ndan biridir ve Dünyanın Yeni Yedi Harikası listesinin de onur üyesidir.

Büyük Piramit olarak adlandırılan Keops, bilimsel saptamalara göre MÖ 2560’ta Mısır Firavunu Khufu tarafından anıt-mezar olarak yaptırılmıştır. Piramitler, Eski Mısır’da kraliyet için yapılan platform-mastaba kültürünün bir ürünüdür.

Büyük Piramit, 145,75 metre yüksekliğindeydi, ancak zamanla 10 metre kaybettiği kabul ediliyor. Yüzeyi düzleştirilmiş taşlarla kaplıydı ve 43 yüzyıl boyunca dünyanın en yüksek yapısıydı. Üç piramidin taşları yan yana dizilirse, tüm Fransa’yı çevreleyecek bir duvar yapılabilir. Gize Piramitleri, antik dönemden günümüze kalmış gizemli yapılar arasında yer alır.

Antik Mısır’ın en ünlü sanat eserlerinden olan Tutankamon’un Öüm Maskesi, Firavun Tutankamon’un Krallar Vadisi’ndeki mezarında, arkeolog Howard Carter tarafından keşfedildi. Carter’in 1925 yılında keşfederek gün yüzüne çıkarttığı bu harika eser günümüzde Kahire’de bulunan Mısır Müzesi’nde sergileniyor.

54 santimetre boy ve 10 kg ağırlığa sahip maskenin üzerinde Antik Mısır’ın ahiret tanrısı Osiris’in sureti yer alıyor. Maskenin omuz kısımlarında ise Ölüler Kitabı’ndan eski bir büyü yazılıdır.

Bazı Mısırbilimciler bu maskenin aslında Kraliçe Neferneferuaten için tasarlandığını öne sürseler de bu görüşlerini henüz ispat edebilmiş değiller.

Alman arkeolog Ludwig Borchardt ve ekibi tarafından 1912’de keşfedilen büst kireçtaşından mamüldür. Antik Mısır’ın meşhur simalarından Kraliçe Nefertiti’nin yüzünün ve boynunun zarafetini ve güzelliğini gözler önüne seren eser 48 cm uzunluğunda ve 20 kg ağırlığındadır. Firavun Akhenaton’un eşi olarak Mısır tarihinde büyük bir iz bırakmış olan Nefertiti’nin büstü günümüzde Berlin’de bulunan Neues Müzesi’nde sergilenmektedir.

M.Ö. 16-17. yüzyılla tarihlendirilen Edwin Smith Papirüsü, dünyanın en eski cerrahi belgesi olarak biliniyor. Amerikalı meşhur mısırbilimci Edwin Smith tarafından Luxor’daki bir hurdacıdan alınmasıyla keşfedilen bu muazzam eser, günümüzde Metropolitan Sanat Müzesi’nde sergileniyor.

Piramitlerin de mimarı olduğu kabul edilen Imhotep tarafından yazıldığı kabul edilen bu eser, sadece antik Mısır değil antik dünya tıbbının da önemli bir kaynağı konumunda.

Edwin Smith Papirüsü’nün içinde çeşitli hastalıklara dair semptom, tanı, tedavi ve muayene süreçleriyle ilgili birçok bilgi bulunuyor. Eserde ayrıca kosta kırıkları, göğüs travmalarının cerrahi tedavisi, meme kanseri tanımı, kafa travmalarını tedavi etme süreçleri ve nörolojik yaralanmalara yönelik cerrahi uygulamalara da yer verilmişti.

Antik Mısır’da yaşamın, ölümsüzlüğün ve var oluşun simgesi olarak kabul edilen scarabaeus sacer cinsi böcekler, Mısır tanrılarının fresklerinde de yer alıyordu. Bu kutsal böceklerden biri olan scrab, sabah güneşi tanrısı Khepri’nin sembolü idi. Mısır’ın Giza kentindeki arkeolojik sit alanında ilk kez bok böceği mumyası da keşfedildi. Bu nadir buluntular, Antik Mısır’ın dini ve kültürel inançlarının ilginç örneklerinden kabul ediliyor.

Antik Mısır’da aslan başlı tanrıça Sekhmet, savaş ve şifa tanrıçası olarak bilinirdi. Kral III. Amenhotep’in mezar tapınağında, çeşitli boyutlarda 27 heykel bulundu. Bu heykeller, Luksor’un batı kıyısındaki Kom El-Hettan bölgesinde arkeolog Hourig Sourouzian öncülüğündeki bir Mısır-Avrupa ortak ekibi tarafından ortaya çıkarıldı. Heykeller, şehrin batısında bulundu ve site koruma projesi tamamlandığında orijinal yerlerine geri döndürülecek. Sekhmet, Mısır mitolojisinde en güçlü tanrılardan biri olarak kabul edilirken, heykelleri hala büyük bir arkeolojik ilgi alanı oluşturuyor.

Antik Mısır’da Nubian Yumurtaları, hem dini hem de sembolik amaçlar için kullanılırdı. Nubian Yumurtaları, tapınaklarda ve dini törenlerin önemli bir parçasıyldı. Bu yumurtalar, bereketi sembolize ederdi ve tanrılara sunulurdu. Nubian Yumurtalarnın insanları kötü enerjilere karşı koruduğuna inanılırdı. Unutulmaz bir geçmişe sahip olan Nubian Yumurtaları, Antik Mısır kültürünün zenginliğini yansıtan ilginç objelerden biri olarak kabul ediliyor.

Zoser Piramidi, Antik Mısır’ın Üçüncü Hanedanlık Dönemi’nde Firavun Zoser adına yapılan ilk ve en eski piramittir. Antik Mısır’da inşa edilen bu altı basamaklı piramit, Sakkara bölgesinde bulunduğundan Sakkara Piramidi olarak da biliniyor.

Diğer piramitlerden farklı olarak merdivenli bir yapıdır ve Firavun Zoser’e ait kabartmalarla süslüdür. Tamamlandığında 62 metre yüksekliği ile zamanının en yüksek yapısıydı ve çevresindeki kompleks rahipler için bir tapınak, avlu, türbe ve yaşam alanlarını içeriyordu.

Kral Tutankamon, Krallar Vadisi’ndeki altın eserlerle dolu bir mezara gömülen eski bir Mısır firavunuydu. 1922’de İngiliz Mısırbilimci Howard Carter liderliğindeki bir arkeoloji ekibi tarafından keşfedildi. Burada bulunan 30 görkemli eserden en ünlüsü, Tutankamon’un altın mezar maskesidir. 53 santimetre uzunluğundaki maske çok sayıda değerli taş ve renkli cam hamuruyla işlenmiş altından mamüldür. Bu eşsiz eser, Kahire Üniversitesi bünyesinde hizmet veren Mekanik Tasarım Bölümü’nde teşhir ediliyor.

Antik Mısır’ın ilk yazılı belgesi olarak bilinen Narmer Paleti, MÖ 31. yüzyıldan kalma bir tören gravürüdür. Kral Narmer, paletin üzerinde Yukarı ve Aşağı Mısır’ın birleştirildiğini gösteren çizimlerle tasvir edilir. Palet, Mısır’ın İlk Hanedan Dönemi’nde kullanılan tek bir silt taşı parçasından oyulmuştur. Nekhen (Hierakonpolis) kentinde bulunan bu palet, Kanada’daki Royal Ontario Müzesi’nde sergilenmektedir.

Sabu Diski, Mısır’ın İlk Hanedan dönemine ait bir antik eserdir. 1936 yılında Saqqara nekropolünün kuzeyindeki mastaba bulundu. Adını, bu mezarda gömülü olan antik Mısır aristokratlarından Sabu’dan almıştır. Schist adı verilen kırılgan bir malzemeden yapılmıştır. Çapı 61 cm, maksimum yüksekliği ise 10 cm’dir. Anlamı ve işlevi hala belirsizdir.

Mısır’da kale yapımı sırasında rastlantı eseri bir Fransız askeri tarafından bulunan ve Mısır’da Fransızlar tarafından kurulmuş olan enstitüye gönderilen Rosetta Taşı üç farklı dilde yazılmıştır: Demotik (Mısır halkının kullandığı dil), Hiyeroglif ve Antik Yunanca. Üzerinde 14 satır hiyeroglif yazı, 32 satır Demotik yazı ve 53 satır Antik Yunan yazısı bulunmaktadır.

Rosetta Taşı, yüzyıllar boyunca çözülemeyen bir sır olarak kalan hiyeroglifin Napolyon’un 1798’deki Mısır Seferi sırasında bulunan bu taşın yardımıyla çözülmesine katkı sağlamıştır. Antik Mısır yazıları çözülmeden önce arkeologlar, Hiyerogliflerin Mısır’ın tufan öncesi yaşamına ait şekiller olduğunu düşünüyorlardı. MÖ 196 yılında yazıldığı tahmin edilen bu taş, adını bulunduğu Reşit (Rosetta) kasabasından almaktadır. Ağırlığı 760 kg’dan daha fazla ve 114 cm uzunluğunda, 72 cm genişliğinde, 28 cm kalınlığındaki bu taş granit ya da siyah bazalttan yapılmıştır. Büyük İskender’in Mısır’ı fethinden sonra hüküm sürmeye başlayan Ptolemaios Hanedanı’nın hükümdarlarından biri tarafından yazdırılmıştır.

Rosetta Taşı’nın çözülmesi, eski Mısır yazılarının güncel kıpti diline benzediğini ortaya koyan araştırmacı Jean-Francois Champollion tarafından gerçekleştirilmiştir. Antik Mısır’a ait yazıların çözülmesi ile birlikte Mısırbilim diye adlandırılan Antik Mısır bilimi doğmuş ve geçmiş yüzyılların açıklığa kavuşması kolaylaşmıştır. Rosetta Taşı, British Museum’da sergilenmektedir.

Hatşepsut Cenaze Tapınağı, Mısır’da Yukarı Mısır’da bulunan bir mezar tapınağıdır. MÖ 1458’de ölen On sekizinci Hanedan firavunu Hatşepsut için inşa edilmiştir. Krallar Vadisi yakınındaki Nil Nehri’nin batı kıyısındaki Deyrü’l Bahri’deki kayalıkların altında yer almaktadır.

Sakkara Serapeumu, Antik Mısır’da Sakkara’da bulunan ilginç antik dönem objelerindendir. Zoser Piramidi’nin yakınında yer alır ve kutsal kabul edilen Apis boğasına tapınılmıştır. Boğalar öldüklerinde mumyalanmış ve Serapeum’un altındaki nekropolde gömülmüşlerdir. Bu yeraltı kompleksi, Apis boğasının ibadeti için kullanılmıştır. Arkeolog Auguste Mariette tarafından keşfedilen bu tapınak, III. Amenhotep dönemine kadar uzanmaktadır.

Luksor Tapınağı, bugün Luksor olarak bilinen şehirde, Nil Nehri’nin doğu kıyısında bulunan büyük bir Eski Mısır tapınak kompleksidir. Yaklaşık MÖ 1400 yılında inşa edilmiş olan bu tapınak, Mısır dilinde “ipet resyt” yani “Güney Sığınağı” olarak bilinir. Luksor’da doğu ve batı kıyılarında birkaç büyük tapınak bulunmaktadır.

Krallar Vadisi, Mısır’ın Luksor kenti yakınlarında yer alan ve Yeni Krallık Dönemi’ne (M.Ö. 1550-1070) ait olan firavunların mezarlarının bulunduğu ünlü bir arkeolojik bölgedir. Vadide toplamda 63 mezar ve çeşitli gömü alanları ile odalar bulunur. Bu mezarlar, kraliyet ailesi üyeleri ve önemli devlet adamları için yapılmıştır. Kompleksin M.Ö. 14. yüzyılda hüküm süren genç firavun Tutankhamun’a aittir.

Krallar Vadisi, 1922 yılında Howard Carter tarafından Tutankhamun’un mezarının keşfi ile dünya çapında üne kavuşmuştur. Bu keşif, Mısır arkeolojisi için bir dönüm noktası olmuş ve antik Mısır’ın zengin kültürel mirasını gün yüzüne çıkarmıştır.

Krallar Vadisi, firavunların ölümden sonra yeniden dirileceklerine inandıkları bir dünyayı yansıtmak amacıyla özenle inşa edilmiştir. Bu mezarlarda ölüler, değerli eşyaları ve hazineleri ile birlikte gömülmüştür. Mezar duvarlarında, ölüler kitabı olarak bilinen ve firavunun öbür dünyadaki yolculuğunu anlatan hiyeroglif yazıtlar ve resimler bulunmaktadır. Bu sanat eserleri, Mısır mitolojisi ve inançları hakkında önemli bilgiler sunar.

Vadinin en dikkat çeken özelliklerinden biri, mezarların içine gizli girişler ve karmaşık tünellerle ulaşılmasıdır. Bu, mezar soyguncularına karşı bir önlem olarak düşünülmüştür. Ancak, buna rağmen birçok mezar, tarih boyunca yağmalanmıştır.

Bugün, Krallar Vadisi, turistler ve arkeologlar için önemli bir cazibe merkezidir. Mısır’ın eski medeniyetine dair derinlemesine bilgiler sunan bu alan, aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır. Krallar Vadisi, geçmişin gizemlerini ve firavunların ölümsüzlük arayışlarını keşfetmek isteyenler için eşsiz bir yerdir.

Memnon Heykelleri, Mısır’ın Luksor kentinde, Antik Teb şehrinin batısında bulunan devasa taş heykellerdir. III. Amenhotep’İ temsil eden bu iki heykel, firavunun ölüm tapınağının girişinde yer alır. Her biri yaklaşık 18 metre yüksekliğinde olan heykeller, M.Ö. 14. yüzyıla tarihlenir. Zamanla depremler ve erozyon nedeniyle hasar görmelerine rağmen, günümüzde hala görkemli bir şekilde ayakta durmaktadırlar.

Mısır’ın Giza kentinde yer alan Büyük Sfenks, antik dünyanın en büyük ve en ünlü heykellerinden biridir. Firavun Khafre döneminde inşa edilen bu devasa yapı, aslan gövdesine ve insan başına sahiptir. Yaklaşık 73 metre uzunluğunda ve 20 metre yüksekliğindeki Sfenks, Giza Piramitleri’nin yanında yer alır. Büyük Sfenks, açık hava müzesi olarak kabul edilen Giza Platosu’nda bulunmaktadır ve dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçileri ağırlamaktadır.

Luksor dikilitaşları, Mısır’ın Luksor kentinde bulunan ve antik Mısır’ın en önemli anıtsal yapılarından biridir. Bu dikilitaşlar, firavun II. Ramses döneminde, Luksor Tapınağı’nın girişini süslemek amacıyla dikilmiştir. Granitten yapılmış ve hiyeroglif yazıtlarla süslenmiş bu dikilitaşlar, firavunun zaferlerini ve tanrılara adanmışlığını anlatır. İki dikilitaştan biri, 1833 yılında Mısır’dan Fransa’ya hediye edilmiş ve Paris’teki Concorde Meydanı’na dikilmiştir. Diğeri ise hala Luksor Tapınağı’nda bulunmaktadır. Bu dikilitaşlar, Eski Mısır’ın sanatsal ve tarihi zenginliğini yansıtan önemli eserlerdir.

Ölüler Kitabı parşömenleri, Eski Mısır’da ölülerin öbür dünyaya yolculuklarında rehberlik etmeleri amacıyla yazılan dini metinlerdir. Bu parşömenler, ölen kişinin ruhunun huzur bulması ve yeniden dirilmesi için gerekli ritüelleri, duaları ve büyüleri içerir. Genellikle hiyeroglif yazılarla ve renkli resimlerle süslenmiştir. Ölüler Kitabı’nın en ünlü örneklerinden biri, Ani Papirüsü’dür. M.Ö. 1250 yılına tarihlenen bu parşömen, 23 metre uzunluğundadır ve oldukça detaylı bir şekilde işlenmiştir. Ani Papirüsü, bugün Londra’daki British Museum’da sergilenmektedir. Ölüler Kitabı parşömenleri, Eski Mısır’ın dini inançları ve ölüm sonrası yaşamla ilgili görüşleri hakkında değerli bilgiler sunar. Bu eserler, antik Mısır’ın kültürel ve ruhani dünyasını anlamamıza yardımcı olan önemli tarihi belgeler arasında yer almaktadır.

Abydos Kral Listesi, Eski Mısır’ın en önemli tarihi belgelerinden biridir ve Mısır’ın 19. Hanedanlık dönemine tarihlenir. Bu liste, firavun II. Ramses’in oğlu ve halefi olan Firavun Seti I tarafından yaptırılan Abydos’taki Seti I Tapınağı’nda bulunmuştur. Kral Listesi, Eski Mısır’daki önemli firavunların adlarını kronolojik sırayla içeren bir yazıttır.

Abydos Kral Listesi, toplamda 76 firavunun adını içermektedir ve Mısır’ın ilk hükümdarı Menes’ten başlayarak Seti I’in atalarına kadar uzanan bir silsileyi kapsar. Bu liste, Eski Mısır tarihinin rekonstrüksiyonu açısından büyük öneme sahiptir çünkü firavunların hükümdarlık dönemleri hakkında değerli bilgiler sunar. Ancak, listede bazı firavunların kasıtlı olarak dışarıda bırakıldığı da gözlemlenmiştir. Bu dışlama genellikle siyasi nedenlerle yapılmıştır ve bazı firavunlar, “meşru” hükümdarlar olarak kabul edilmedikleri için listede yer almamışlardır.

Kral Listesi’nin en dikkat çeken özelliklerinden biri, her bir firavunun adının oval şekilli bir çerçeve içinde yazılmış olmasıdır. Bu çerçeveye “kartuş” adı verilir ve firavunların adlarını tanrılara sunulan kutsal metinler olarak ayırt etmek amacıyla kullanılmıştır. Kral Listesi’nin büyük bir bölümü günümüze kadar oldukça iyi korunmuş bir şekilde ulaşmıştır.

Abydos Kral Listesi, bugün Kahire’deki Mısır Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu liste, sadece Eski Mısır tarihçileri için değil, aynı zamanda arkeologlar ve Mısır medeniyeti hakkında bilgi edinmek isteyenler için de önemli bir kaynaktır. Liste, Eski Mısır’ın siyasi tarihine ışık tutmasının yanı sıra, Mısır’ın yönetim yapısı ve firavunların meşruiyetine dair önemli ipuçları sunmaktadır.

Abydos Kral Listesi, Eski Mısır’ın derin tarihine bir pencere açmakta ve firavunların ardışık hükümdarlıklarını kronolojik bir düzen içinde sunarak, Mısır’ın tarihsel sürekliliğini ve kültürel mirasını anlamamıza yardımcı olmaktadır. Bu eser, antik Mısır’ın karmaşık ve zengin tarihini keşfetmek isteyenler için vazgeçilmez bir kaynaktır.

Anubis Heykeli, antik Mısır mitolojisinde ölüm ve mumyalama tanrısı Anubis’i tasvir eden önemli bir sanat eseridir. Genellikle çakal başlı ve insan vücutlu olarak betimlenir. Anubis, ölülerin ruhlarını korur, mumyalarını korur ve onları ölümden sonraki yaşama hazırlar olarak kabul edilir. Heykelleri, Eski Mısır’da mezar odalarında, tapınaklarda ve mumyalama işlemlerinde sıkça kullanılırdı. Bugün birçok Anubis heykeli, Kahire’deki Mısır Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu heykeller, Mısır’ın dini inançları ve ölüm sonrası yaşamı anlamamıza yardımcı olan önemli arkeolojik ve kültürel eserlerdir.

Kanopik küpler, antik Mısır’da mumyalama işlemi sırasında iç organların korunması için kullanılan önemli arkeolojik buluntulardır. Her biri genellikle kireçtaşı veya alabaster gibi değerli taşlardan yapılmış olan bu küpler, firavunlar ve önemli şahsiyetler için özenle hazırlanırdı. Mumyalama sürecinde, ölünün iç organları (karaciğer, akciğer, mide, bağırsaklar) vücuttan çıkarılır, ayrı ayrı koruma işlemlerinden geçirilirdi. Ardından, bu organlar ayrı kanopik küplere yerleştirilirdi.

Kanopik küpler genellikle dört tanedir ve her biri bir tanrıyı temsil eden kafalarla süslenmiştir: İnsan başlı Imsety (karaciğer için), şakal başlı Duamutef (mide için), babun başlı Hapi (akciğer için) ve sokak başlı Kebehsenuef (bağırsaklar için). Bu tanrılar, ölünün iç organlarını koruma ve onlara öbür dünyada yardım etme görevine sahipti.

Kanopik küpler, mezarlarının içine yerleştirilirdi ve mumyalama töreni boyunca kullanılırdı. Özellikle Yeni Krallık döneminde, kanopik küplerde organların mumyalanmasında büyük bir ustalık ve detay görülmüştür. Bu küpler, Eski Mısır’ın dini inançlarını, ölüm sonrası yaşam inancını ve bilimsel bilgisini yansıtan önemli arkeolojik eserlerdir.

Bugün birçok kanopik küp, Kahire’deki Mısır Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu küpler, antik Mısır’ın tıbbi ve dini uygulamaları hakkında detaylı bilgiler sağlamakta ve ziyaretçilere geçmişin gizemlerini keşfetme fırsatı sunmaktadır.

Kral Khafre Heykeli, Eski Mısır’ın 4. Hanedanlık döneminde hüküm süren firavun Khafre’yi tasvir eden önemli bir sanat eseridir. Bu heykel, firavunu oturur pozisyonda ve başında bir nemes başlığı ile gösterir. Nemes başlığı, firavunun tanrısal gücünü ve krallık otoritesini simgeler. Heykelin taşındığı materyal genellikle diorit taşıdır, bu da heykelin dayanıklı ve estetik olarak dikkat çekici olmasını sağlar.

Khafre Heykeli, genellikle Gizah’taki Büyük Sfenks ve Khafre Piramidi kompleksinin bir parçası olarak düşünülür. Firavun Khafre’nin saltanatı, M.Ö. 26. yüzyıla tarihlenir ve Giza’daki kompleks, onun hükümdarlığı sırasında inşa edilmiş büyük yapılar arasında yer alır. Khafre Piramidi, firavunun mezarı olarak inşa edilmiş olup, hala ayakta duran en büyük piramitlerden biridir.

Heykelin bulunduğu yer ise Kahire’deki Mısır Müzesi’dir. Mısır Müzesi, binlerce yıllık Eski Mısır tarihinin ve sanatının bir araya geldiği dünyanın en önemli arkeoloji müzelerinden biridir. Khafre Heykeli, burada firavunun güçlü görüntüsünü ve antik Mısır’ın heybetli sanatını keşfetmek isteyen ziyaretçilere sergilenmektedir.

Khafre Heykeli, sadece firavunun fiziksel tasvirini sunmakla kalmaz, aynı zamanda Eski Mısır’ın siyasi yapısını, dini inançlarını ve sanatsal ifadelerini anlamamıza yardımcı olur. Bu heykel, Mısır medeniyetinin zengin kültürel mirasını ve firavunların tanrısal yetkilerine olan inançlarını günümüze taşıyan önemli bir simgedir.

Dendera zodyağı, antik Mısır’ın Dendera Tapınağı’nda bulunan ünlü bir zodyak kabartmasıdır. Bu kabartma, Mısır mitolojisi ve astronomisi ile ilgili önemli bilgiler sunar. Dendera zodyağı, tapınağın tavanında bulunur ve Mısır tanrıları, burçlar ve astronomik sembollerle süslüdür. Kabartma, yıldızlar ve göksel olaylar arasındaki ilişkiyi gösterirken, aynı zamanda firavunların tanrılarla olan ilişkisini ve kozmik düzeni vurgular. Dendera zodyağı, ayrıca Mısır’ın astronomik bilgisini ve göksel gözlemlerini kaydeden nadir eserlerden biridir.

Bugün, Dendera zodyağı parçaları Paris’teki Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu kabartma, antik Mısır’ın astronomik bilgisini ve sanatını incelemek isteyenler için önemli bir kaynak olarak kabul edilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir