Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan korkutan açıklama: 3. Dünya savaşı riski var

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Habertürk’te gündeme dair açıklamalarda bulundu. Avrupa’da yükselen aşırı sağa ve Orta Doğu’da yaşanan gerilimlere değinen Fidan, şunları söyledi;

Avrupa Birliği’nde jeostratejik çerçeve üzerinden üyelik ilişkilerinde teknokratlarla konuştuğunuzda Avrupa’nın daha bağımsız, kendinden emin bir jeostratejik aktör olması için Türkiye ile beraberliği önemli. Hatta Türkiye’nin beraberinde getirdiği dünyanın burada olması daha önce başlatılan medeniyetler ittifakı kavramının burada somutlaşma meselesi insanlık ve Avrupa için bir fırsat.

Bu AB’de çok rahat tartışılan konu değil. Avrupa’daki siyasal partiler kimlik siyaseti yaptığı için. Jeostratejinin faydasını sokak diline indirmede bir problem alanı var. Bütün demokrasilerde bu alan problemli alan. Sahici bir deneme içine giren de yok. Sahici liderlik gösteren, Cumhurbaşkanımıza da arkadaşlık yapmış Avrupalı liderler vardı. Şimdi görmüyoruz. Farklı bir şey söyleyen yok.

Herkes ucuz yoldan oy alıp iktidarda kalma peşinde. Jeostratejik olarak atmadığınız adımların halkın ekonomisini, sağlığını, güvenliğini nasıl etkilediğini anlatmıyorsunuz. Bunu anlatmadığınız zaman bugünkü sorunlarla karşılaşılıyor.

AB’nin karşı karşıya kaldığı sorunlardan biri de transatlantık yapı içinde ne kadar otonom hale gelecekler ne kadar ABD’ye bağlı kalacaklar? Bu mümkün mü? Avrupa kendi barışını devam ettirebilecek mi? Daha yaşamsal konu bu.

“III.Dünya savaşı riski var”

Bence dünya bu tehdidi ciddiye almalı. Bu gerçekten hesabı kitabı yapılmış mesele. Gazze’deki katliam, soykırım insanlığı ortadan ikiye bölen soykırım. İnsanlığın aynı noktaya geldiği konu. Bunun karşısında duran bir yapı var.

Bu yapının Ukrayna’da devam eden bir sorunsalı var. İki savaş, dünyadaki ekonomik rekabet, yapay zekanın beklenmedik atağa kalkmasıyla ‘teknolojik üstünlük kimde olacak?’ sorusunu birdenbire öne çekilmesi.

Normal piyasa şartlarında giden bir konu. Şimdi burada ortaya çıkan potansiyeli o kadar büyük ki.

Rusya-Ukrayna savaşı

Bizim Rusya ile şu anda Suriye alanı fevkalade önemli, ikili işbirliğinde enerji konuları fevkalade önemli, ticaret hacmi, Türk firmaların durumu var. Türk firmalarıyla bir araya geldim. Karşı karşıya geldiği konuları ele aldık. Genel itibarıyla memnunlar. Diğer taraftan Ukrayna meselesi fevkalade önemli. Biz durduğumuz yeri söyledik.

Devam eden savaşın bölgeye ve dünyaya maliyeti çok fazla daha da vahimi bu risk büyüyebilir, yayılabilir. Coğrafi, metodik olarak yayılabilir. Nükleer silahlar gündeme gelebilir.

Çin ve Rusya seyahatinde şunu gördüm. Savaş başka yere sıçramadı ama dünyada bölümlenmenin daha arttığını görüyoruz. Rusya, Çin, İran yapısal ortaklığa doğru gidiyorlar. Bu savaşın meydana getirdiği yaygınlaşma.

Ukrayna konusunda barışın esas olduğunu, Rusya’nın duruş belirlemesi gerektiğini muhataplarımıza ilettik. Nitekim 2 gün sonra Sayın Putin, Rusya’nın Ukrayna savaşını durdurma şartlarını madde madde sıraladı.
*Sayın Putin’in bunu dile getirmesi önemliydi. Bizim en büyük endişemiz savaşın devam etmesi. 500 binden fazla öldüğü ülkenin altyapısı ile yok olmak üzere olduğu. Savaşın Rusya’nın içine taşındığı durumdayız.

Müzakere süreci için bir zemini her zaman görüyorum. Ona biraz yardımcı olmak gerekiyor. Avrupa’da ve ABD’de kritik seçimler var. Biraz beklenmesi yönünde gidişat var. Taraflar barışı, müzakereyi, diyaloğu dillendiren ilk taraf olarak pozisyonlarında zayıflık göstermek istemiyorlar. Ciddi seferberlik var. Bu yapısal hale dönüşüyor.

Sayın Putin başta olmak üzere nükleer silah kullanma noktasında tereddütü olmayacağını ifade ettiler. Bizim tam da ilk başından itibaren altını çizdiğimiz, uyardığımız konu. Savaş devam ettiği sürece bu risk devam edecek. Bundan kaçış yok.

Her taraf oyun değiştirici yöntemleri kullanmak zorunda kalacak. Kıvılcımla başka yerlere sıçrama durumu var. Karadeniz havzasındayız. Güneyimizin, Akdeniz’in doğusunda devam eden İsrail yüzünden güvenlik sorunu, kaotik ortam var. 3. Dünya savaşı riski var.

Bunları iyi okumak, iyi yönetmek gerekiyor. Türk diplomasisinin savaşları durdurma noktasında çaba var. Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesi bu yönde.

Mültecilerin dönüşü

Mültecilerin geri dönmesini önemli görüyoruz. İktidarı, muhalefetiyle bütünleşik bir hale gelmiş Suriye’nin, PKK terörü ile mücadelede önemli aktör olacağını düşünüyoruz.

İsrail’in operasyon yapıyor olması, çeşitli milis gruplar meseleyi daha karmaşık hale getiriyor. Bizim dinamik politika önemli önemli.

Sayın Putin’in Türkiye ziyaretini bekliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın davetleri olmuştu. Onların ve bizim seçim süreci oldu. Önümüzdeki günlerde bu konular oturulur, konuşulur diye düşünüyorum.

YPG açıklaması

Bu konuda 2,5 aktif üye var YPG konusunda problemli olduğumuz. ABD, İngiltere ve biraz da Fransa. Amerika’nın oradaki varlığını devam ettiriyor. Biz her düzlemde bu sıkıntıyı gündeme getiriyoruz. Bunun ittifakın ruhuna aykırı olduğu, Türkiye’nin böyle bir gerçeklikle yaşamayacağı konusunda mümkün olan en üst diplomasiyi yürütüyoruz.

Karşı taraf size anlamsız davranıyorsa burada kendi çıkarından ziyade size yönelik kasıt olduğu açıktır. Ortaya koyacağınız başka davranış modelleri var. Amerika ve İngilizlere hep şunu söylüyoruz; sizin terörle mücadelede hassasiyetin daha fazlasını biz PKK ile mücadelede taşıyoruz.

Bu tehdit kendi kendini kaldırana ve başka şekilde kaldırılana kadar devam edeceğiz. Belli bir anlayış düzeyine ulaştığımızı düşünüyorum. Karşı tarafın elinde herhangi haklı argüman yok. Bunların bize karşı olmadıklarına dair ellerine argüman yok.

Niyetlerimizin ne kadar ciddi olduğumuzu biliyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesini defaatle göstermiş durumdayız. Sabır ve akılla bu konuda belli bir noktaya gelinmesini, PKK’nın aramızdan çekilmesini istiyoruz.

Gazze’ye yönelik saldırılar

Netanyahu liderliğindeki İsrail sisteminin Hamas’ı bahane ederek Filistin direniş hareketini tamamıyla yok etmek, yıllardır devam ettirdiği işgali meşrulaştırmak ve kurumsallaştırmak şeklinde kurduğu politika var.

Sistemli bir savaş planını sonuna kadar uyguluyor. Avrupalı devletler ve ABD İsrail’in bu politikasını destekleme konusunda çok şey yaptılar. Devam eden katliamın hala devam ediyor olması, uluslararası sistemin bir şey yapmamış olması, şu anda büyük fay kırılmalarını daha sonra etkilerini göstereceği realiteyle karşı karşıyayız.

Burada bir olay oluyor, etki oluşturuyor. O etki başka konularla etkileşime girerek başka bir oluşa dönüşüyor. Gazze’deki savaş ve dünyanın bölünmesi, büyük çoğunluğun Filistin’in yanında yer alması dünyanın gidişatı açısından önemli.

Eğer iki devletli çözümü bir an önce İsrail’e dayatıp ‘Senin artık başkasının toprağını çalmakla işin yok’ demeliydi. Bu olsaydı muazzam barış çıkardı. Herkesin barış içinde yaşadığı bölge. Bölgede muazzam altyapı var.

Tehdidin yaygınlaşması şu anda savaşın yayılıyor olması büyük sıkıntı. Bu şunu gösteriyor Hamas’la ilgili öncelikle askeri hedeflerinin gerçekleştirildiği noktada İsrail’in bir sonrası düşman kategorisine soktuğu Hizbullah’a saldıracağı varsayılıyor, Lübnan’a saldıracağı.

Burada büyük bir yayılma tehdidi, tehlikesiyle karşı karşıyayız. İsrail’in soykırımı devam ettiği sürece bu risk devam edecek. Şimdi de özellikle Lübnan’ın gündeme gelmesi. Lübnan’daki aktörlerin Kıbrıs’ı tehdit etmesi bunun habercisi.

Suriye alanında devam eden operasyonlar var. Şu anda bunlar düşük yoğunluklu giden çatışmaların başka aktörleri de içine çekmesi söz konusu. Rum yönetiminde Avrupalı aktörleri baştan beri uyarıyoruz.

Buranın operasyon merkezi haline dönmüş olması. Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin Gazze’ye yönelik operasyonlarda belli ülkeler tarafından üs olmasını istihbaratlarda sürekli görüyoruz. Bunu gündeme getirince birdenbire lojistik üs ilan ettiler.

Oranın askeri üs olma özelliğini gizleyen faaliyet haline dönmesi olması. Orta Doğu’ya yönelik operasyonlar için kullanıyor olması Rum kesimi ve Yunanistan’a faydası olmaz. Ortadoğu’da devam eden savaşlara taraf olduğunuzda o ateş gelir sizi de bulur. Biz de aynı coğrafyadayız, gelir bizi de bulur.

Bölge aktörlerinin şunu görmesi lazım. Orada ciddi askerileşme var. Onun önüne geçilmesi lazım. Buraya yönelik bir şey gelmesin.

Avrupa’da aşırı sağın yükselmesi

AB meselesini sistemli bir şekilde konuşuyoruz. MİT’te iken Avrupa’da aşırı sağı tehdit kategorisinde takip ettiğimiz konuydu. Aşırı sağı Avrupa’nın kendisi de tehdit olarak görüyor. Tehdit tanımına girdiğimiz için soydaşlarımıza tehdit oluşturan hususları da tehdit algılıyoruz. Aşırı sağın Avrupa’da sabıkalı bir tarihi var Avrupa’da Türk ve Müslümanlara yönelik olarak. Aşırı sağın yükselişi kimin için ne ifade ediyor Avrupa’da?

Ben diyorum ki; Avrupa ülkeleri, özellikle merkezi Avrupa ülkeleri zaten Türkiye ile olan ilişkilerinde hep aşırı sağ iktidardaymış gibi politika izliyorlar. Biz Türkiye’yi AB’ye alırsak aşırı sağ güçlenecek diyorlar. Burada mesafeli politikadan bahsediyorlar. AB kendisini öyle yapıyor. Aksini ispat etmek durumunda olan onlar. Şu ana kadar ispat etmediler. Olanı anlatıyoruz, suçlamıyoruz.

Türkiye ile olan ilişkilerinde aşırı sağ iktidardaymış gibi oldu. Biz bazen diyoruz ki, kendileri gelse de onlarla görüşsek. Hitler’e karşı, faşistlere karşı savaş vermiş bir Avrupa var ama şimdi o temellere ters bir Avrupa var.

*Kendi eleştirisini yapmadı, bugün bunu yaşıyor. Avrupa aşırı sağın kendi içindeki problemler, dinamiklere yakından bakıldığında enteresan açmazları içeriyor. Orada da çok ciddi zavallılık ve tarihsel zavallılık sözkonusu.

ByLock açıklaması

ByLock’un deşifre edilmesi FETÖ ile mücadelede dönüm noktası. Deşirfe edilmesi ile FETÖ hayalet olmaktan çıktı. Toplumda yüzlerine taktıkları bir kimlik var. İnsanlar böyle yetiştiriyorlar. Bir zombi sürüsüyle karşı karşıyasınız. Şizofrenik hayat yaşıyorlar. Bu yapısallığı keşfettikten sonra, örgüt liderinin olaylardan sonra kendi sesine petrol rafinerisi, ananas vs. medyaya düşünce örgüt birden bire internet tabanlı haberleşmeye geçti. Bunu örgüt mensupları arasında yaygınlaştırdı.

Normal muhabere sistemlerinde telefon kullanırken burada herkese verdiler. Bunun inanılmaz güvenli olduğunu düşünüyorlardı. Gerçekten 2-3 arasında yapılan kodlamanın kırılması mümkün değil.

ByLock meselesine geçtiklerinde, özel birim kurduk. İnsan istihbaratıyla aldık bunu. Buna yönelik özel teknik birim kurduk, başındaki arkadaşı yetkilendirdik, ‘varını gücünü buraya harca gel’ dedi. Bir müddet sonra ‘efendim bunu çözmemiz imkansız’. Ben de ‘bir insanın ürettiği bir şeyin başka bir insanın kırması gerekir’ dedim. Kaynak lazımdı. Bu işi mümkün hale getirdiler, madalya falan aldılar.

ByLock çözülünce FETÖ hayalet olmaktan çıktı. Buradaki örgüt mensuplarının kimlikleri değil, haberleşmeler deşifre edildikçe, ne yapıyorlar, ne ediyorlar, muazzam bir şey oldu. İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nı bilgilendirdik Cumhurbaşkanımıza arz ettikten sonra. Ankara Emniyeti’nde birim kuruldu. Gece gündüz çalıştılar. ByLock’tan istifa etme yıllar boyu sürdü.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir