Aydan Şener bikini tutkusunun nedenini açıkladı

Yıllara meydan okuyan oyuncu Aydan Şener hem kitabıyla hem de gündeme dair açıklamalarda bulundu. Posta Gazetesi’nden Alev Gürsoy Cimin’e konuşan Şener çok özel açıklamalar yaptı. Cimin, Şener’le gerçekleştirdiği röportajı “Aydan Şener: 85’ime kadar bikini giyeceğim” başlığı ile ele aldı. Cimin’in yazısının tamamı şu şekilde:

Oyunculuğu ve güzelliğiyle bir döneme damga vuran bir isim. Yıllar ona çok iyi davranıyor, güzelliğinden ve zarafetinden hiçbir şey kaybetmiyor. Şimdi de ‘Kadına Dair’ isimli yeni kitabıyla gündemde. Aydan Şener’le buluştuk. Hem yeni kitabını hem gündemi konuştuk.

En son ‘Üç Kız Kardeş’te sizi izlemek iyi geldi bize. Çünkü çok ara veriyorsunuz. Yine uzun ara vermeyeceksiniz diye umuyorum…

Çünkü geçmişte çok çalıştım. Sonra biraz durmak ve dinlenmek istedim. Gerçi hep göz önündeyim sanatımla çünkü tiyatroya çok ağırlık verdim. Dizilere ise istediğim gibi bir proje gelmediği için ara verdim. Kendi içimde de biraz küskünlükler yaşadım ve çekildim.

Neydi o küskünlüklerin nedeni?

Bazı projelerde haksızlığa uğradığımı düşündüm, kendimi çektim. Sonrasında zaten anneciğimi kaybettim. Biraz uzaklaşıp kendi içime döndüm, bu da bana iyi geldi. Artık biraz ismimin tadını çıkartmaktan yanayım. Beni çok yormayacak iyi işlerde var olmak istiyorum.

Oyunculuk çağın mesleği gibi. Gençlere neden bu kadar cazip geliyor sizce oyunculuk?

Ün, şan, şöhret var. Tutturursan para da var, daha ne olsun! Bir de ortam renkli geliyor herkese ama çalışma şartları aşırı zor, bunu bilmiyorlar. Göründüğü kadar renkli bir dünya değil ama gönül verenlerin yolu açık olsun.

BİZ KOLAY KOLAY TÜKENMEZDİK AMA GENÇLERİ DE ANLIYORUM

Oyuncular son dönemde tükenmişlik sendromuna kapıldığını söylüyor. En son Müjde Uzman yaşadı bu hissi. Sizlerde de var mıydı bunlar?

Biz kolay kolay tükenmezdik. Ama hepsini anlayabiliyorum. Ben de zaman zaman bunu hissetmiştim fakat o zamanlar tabii ki tükenmişlik sendromu gibi modern bir ismi yoktu bu duygunun. Ama çok bunaldığım anları hatırlıyorum. Çalışma şartları hiç de sanıldığı gibi kolay değil. Müjde Uzman’a hak veriyorum.

Sizinle çalışması zor mudur? Egolarınız var mıdır?

Hiç değil inan ki. ‘Üç Kız Kardeş’ setine ilk geleceğim öğrenildiğinde sette bayağı panik oluşmuş. (Gülüyor) Saçını, makyajını nasıl ister, kıyafet beğenir mi beğenmez mi, kaprisli midir falan diye. “Sizi tanıdıktan sonra acayip sevdik, hiç korktuğumuz gibi olmadı” dediler.

HER YERE GEÇ KALIRIM

En kötü özelliğiniz ne?

Ya her yere çok geç kalırım, bunu sevmiyorum. Mesela kızımla bile bir yere gidecek olsak bana saati hep 1 saat öncesinden söyler. Buluşma 8’dedir ama o 7 der misal. Hazırlanmam da uzun sürmez ama gecikirim yine de.

Pişman olduğunuz roller oldu mu?

Evet ama ismi lazım değil. Yola çıkarken verilen proje rayından çıktı, saptı. Ama sözleşme imzalamışsın, iş işten çoktan geçmiş. 25-30 sene önceki bir iş. Benim ideolojimden sapacak yerlere gitti. Onun dışındaki tüm işlerimi çok severim.

ÜÇ BEŞ HAYVAN İÇİN 4 MİLYON HAYVANI UYUTMAK SOYKIRIMDIR!

Peki, gündemin en tartışılan konusu, hayvan yasasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Aşırı üzgünüm. Saldırgan hayvanlar olabilir ama bu tarz hayvanlar iyileştirilip rehabilite edilebilir. Güzel barınaklar yapılabilir. Küçücük kafes gibi barınak olmaz, hepsinin hali içler acısı. Uyutma denilen şey bir cinayet. Bir de onlara kötü davranan, tecavüz eden onca insan var. O halde onları da uyutalım. Bir insan kötülük yaptı diye bütün insanları mı cezalandırıyoruz? Bu mantığa göre öyle olması lazım; birkaç hayvan saldırdı diye 4 milyon hayvana kıyamazsınız. O zaman bir insan suç işlediğinde 4 milyon insanı ya da bütün insanları da mı öldürelim? Bu bir soykırım, asla kabul etmiyorum. Tek çözüm kısırlaştırma. Benim evde 20 kedim var, gayet de mutluyum, bir ara 30’lardaydı. Çok da masraflılar ama mama fiyatları biraz düşmeli.

TELEVİZYON AİLENİN İZLEDİĞİ BİR ŞEY, SEVİŞMEDEN DE AŞK SAHNESİ ÇEKİLİR

Çok cesur sahnelerde oynamadınız pek, sizin tercihiniz miydi?

Çünkü daha çok televizyon yaptım. Çok gerek de yoktu zaten. Bir aşk sahnesini öpüşmeden, yatağa girmeden de çekebilirsin çünkü aşk o değil. Televizyon ailenin izlediği bir şey. Çıplaklık, soyunma olmadan aşk olmuyor mu, bal gibi de olur.

Yeni projeler var mı?

Var tabii ki, mesela tiyatro da devam ediyor ‘Kibarlık Budalası’ isimli oyunumuz çok iyi gidiyor. Yeni kitabım çıktı. İmza günlerimiz başlıyor. Hayranlarımla iletişim halinde olmaya bayılıyorum. Onlarla fotoğraf çektireyim, sohbet edeyim, çok iyi gelir bana. Günde 100 fotoğraf çekildiğimi hatırlarım ama asla ‘of’ demem çünkü bizi var eden o halk.

‘Kadına Dair’ kitabınızda neler anlatıyorsunuz?

Nehir söyleşi tadında bir kitap. Herkesin çok işine yarayacak şahane bilgiler var. Sağlık, güzellik… Deniz Ertem Aydoğar’ın nehir söyleşisiyle Anayurt Kitap tarafından yayımlandı.

Yıllara meydan okumanızın sırrı ne? Var mı bir reçeteniz?

Vallahi bir reçetem yok. Sadece kendimi çok yormuyorum ve kendime kıymet veriyorum. İnsan önce kendini sevecek. ‘Hayır’ demeyi bilecek. Bir de genetik durumu var tabii.

Yaz gelince sizi bikinili çekme yarışına giren muhabirler oluyor. Kaç yaşına kadar bikini giyeceksiniz?

Sanırım 85’ime kadar giyerim, bakalım o kadar yaşayacak mıyım? Bikini çok sağlıklı zaten, mayo vücudu ıslak tutuyor ama basın nedense o fotoğrafları çekmeyi geleneksel hale getirdi.

BELLİ YAŞA GELMİŞ İNSANLARA MİNİ ETEĞİ, ŞORTU YAKIŞTIRAMIYORUM

Güzelliğinizde estetiğin de payı var mı?

Vallahi ben pek sevmem. Bizim dönemimizde zaten böyle yaygın değildi. Şimdi herkes birbirine benziyor. Doğallık çok iyidir. Ben bazı genç oyuncuları birbirine benzetip çok karıştırıyorum. Çok erken yaşta başladılar estetiğe, ben bunu doğru bulmuyorum. Ama belli bir yaştan sonra ufak tefek müdahaleler çok doğal. Onun dışında yüzle, gözle, dişle, dudakla oynamak yanlış. O elmacık kemiklere yapılan işkenceyi çözemedim. Çeneleri falan sivriltiyorlar. Çoğu da aynı doktora gidiyor herhalde çünkü çok aynılar. Ben ilk minik botoksumu yaptırdığımda 47 yaşındaydım.

Yaşlanma korkunuz hiç yok mu?

Yaş takıntısı iyi bir şey değil, insan hangi yaşta ise onu göstermeli. Mesela bana diyorlar ki ‘genç kızlara taş çıkarır’, çok hoşlandığım bir iltifat değil. İnsan aynanın karşısında oramı mı, buramı mı yaptıracağım diye düşüneceğine kendini geliştirmeli. 70 yaşındaki kadının 20 yaşında genç kız gibi olmaya çalışması doğru değil. Hatta belli yaşa gelmiş insanların çok mini şortlar, etekler giymesini de yakıştıramıyorum ama yargılamam. İnsan biraz yaşına göre hareket etmeli. Yüzün kart ama eteğin kalçanda, ne kötü bir tablo. İnsanlar önce kalbine botoks yaptırsın, kalp güzel olmadıktan sonra gerisinin anlamı yok. Bazılarına kalp ve vicdan estetiği şart.

patronlardunyasi.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir