‘Açık Dünya’ kategorisine yön veren oyun Driver’ın hikayesi!

Driver, 1999 yılında piyasaya sürüldüğünde oyun dünyasında devrim niteliğinde bir yenilik getirdi. Açık dünya oyunlarının temel taşlarını atan bu oyun, Reflections tarafından geliştirildi ve GT Interactive tarafından yayınlandı. Driver hikayesi, sıradan bir yarış oyunu olmaktan çok daha fazlasını başardı ve oyunseverlere sinematik bir sürüş deneyimi sundu.

Driver hikayesinin doğuşu

1990’ların ortalarında Reflections stüdyosu, Destruction Derby serisi ile PlayStation platformunda büyük başarı elde etti. Ancak, Reflections’ın kurucusu Martin Edmondson ve ekibi, yarış oyunları alanında yenilik yapma ihtiyacının farkındaydı. Bu yenilik arayışı, onları Driver projesine yönlendirdi. Driver, sadece yarış ve sürüş değil, aynı zamanda 70’lerin ve 80’lerin ikonik araba kovalamaca filmlerinin ruhunu yansıtan bir oyun olacaktı.

Driver, 1999 yılında piyasaya sürüldüğünde, oyunculara Miami, San Francisco, Los Angeles ve New York gibi dört büyük Amerikan şehrinde serbestçe dolaşma imkanı sundu. Bu şehirler, detaylı haritaları ve kendine özgü özellikleriyle dikkat çekiyordu. Örneğin, San Francisco’nun yüksek yokuşları ve tramvayları, oyunculara farklı bir sürüş deneyimi yaşatıyordu.

Driver’ın en dikkat çekici özelliklerinden biri, sinematik bir deneyim sunmasıydı. Oyunun hikayesi, eski bir yarış sürücüsü olan Tanner’ın, gizli bir polis olarak suç dünyasına sızmasını konu alıyordu. Bu hikaye, oyuncuları sadece bir yarış oyununda değil, aynı zamanda bir aksiyon filminin içinde hissettiriyordu. Driver hikayesi, Walter Hill’in 1978 yapımı The Driver filminden esinlenmişti. Bu filmde, ana karakterin ustalıkla araba kullanması, Driver oyunundaki “garaj testi” adlı zorlu görevin ilham kaynağı oldu.

Driver’ın başarısındaki bir diğer önemli faktör, oyunun gerçekçi araba fiziklerine sahip olmasıydı. Oyuncular, 70’lerin Amerikan kas arabalarını kullanarak hızlı ve heyecan verici kovalamacalar yaşayabiliyordu. Ayrıca, oyundaki araç hasar sistemi, dönemin diğer yarış oyunlarından çok daha ileri bir seviyedeydi.

Driver, açık dünya yarış oyunlarının öncüsü olarak kabul edilir. Oyun, sadece geniş açık dünya haritaları sunmakla kalmadı, aynı zamanda oyunculara kendi sinematik araba kovalamacalarını yaratma imkanı tanıyan bir yeniden oynatma editörü de içeriyordu. Bu özellik, oyuncuların kendi aksiyon sahnelerini yaratmalarına ve paylaşmalarına olanak tanıdı.

Reflections, Driver’ın başarısının ardından seriye devam etti ve birçok devam oyunu çıkardı. Ancak, Ubisoft’un 2011’de piyasaya sürdüğü Driver: San Francisco, serinin son büyük oyunu olarak kaldı. Driver: San Francisco, oyunculara farklı bir deneyim sunarak, Tanner’ın ruhunu diğer araçlara transfer etme yeteneği ile yenilik getirdi. Ancak, Ubisoft’un Driver serisini daha fazla ilerletmemesi, birçok hayran için hayal kırıklığı yarattı.

Driver, oyun dünyasında devrim yaratan ve açık dünya yarış oyunlarının temellerini atan bir oyun olarak hatırlanıyor. Driver hikayesi, sadece bir oyun olarak değil, aynı zamanda sinematik bir deneyim sunarak oyuncuların kalbinde taht kurdu. Reflections’ın bu yenilikçi yaklaşımı, bugün hala açık dünya oyunlarının gelişimine ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

Sonuç olarak, Driver, oyun dünyasında önemli bir yer tutan ve açık dünya yarış oyunlarının geleceğini şekillendiren bir başyapıt olarak kabul ediliyor. Driver hikayesi, oyunseverlere unutulmaz bir deneyim sunarak, her zaman hatırlanacak bir klasik olarak kalacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir