Antik Çağ’ın sonunu getiren ‘Kavimler Göçü’ döneminin en çarpıcı sahnelerinden birini, ilk dönem Roma Hristiyan otoritelerinden Hieronymus, 396 yılında şöyle tasvir eder: “Yirmi yıldan fazladır Konstantinopolis ve Jülyen Alpleri arasında Romalı kanı dökülüyor. Gözü dönmüş caniler kaç zevcenin, hür yurttaşın ve soylunun onurlarını ayaklar altına alıp onlarla alay ettiler. Piskoposlar tutsak edildi, rahipler ve her mertebeden kilise mensupları katledildi, İsa’nın sunakları at ahırlarına dönüştürüldü, şehitlerin kemikleri mezarlarından sökülüp atıldı. Yas, gözyaşı, ölümün kol gezmediği yer kalmadı.”
Avrupa tarihinin en önemi kilometre taşlarından biri olan Kavimler Göçü’nün pek çok sebebi vardır. Germen halklarının kendi aralarında ve doğudan gelen halklarla olan savaşı, Roma İmparatorluğu’nun Germen halklarının yaşadığı bölgede uyguladığı siyaset ve iklim koşulları bu kanlı hareketin en önemli sebeplerinden biridir.
Klaus Rosen ‘Kavimler Göçü’ kitabında olayların nereden doğup hangi yöne evrildiği, baş aktörlerin kimler olduğu ve gelecekte Kavimler Göçü tarihinin hangi amaçlarla suistimal edileceği gibi hususlar üzerinde duruyor. Yazar, Roma topraklarını işgal eden kavimlerin çoğunluğunu oluşturan Germen unsurlara ve Avrupa tarihine vurdukları sarsıcı damgaya odaklanarak MS 2 ile 5’inci yüzyıllar arasında yaşanan çalkantılı süreçte, muharebeler, işgaller, taht iddiaları, iç savaşlar, ittifaklar ve ihanetlerle örülü kargaşa yıllarında Batı Roma’yı yıkılmaya götüren ve Avrupa’da modern ulusların oluşumunun temelini atan olayları inceliyor.
Gerçekten de Kavimler Göçü neticesinde Germenler Avrupa’nın önemli güçlerinden biri haline geliyor. Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı ve görece güçlü olduğu bir dönemde doğudan gelen bozkır halklarının ittirmesiyle Batı Roma İmparatorluğu’na sığınan Germenler ve Slavların statüsü, Roma İmparatorluğu’nun çökmesini hızlandırıyor. İşte Klaus Rosen tüm bu olayları, çok büyük bir nüfus hareketliliğini ve bunun neticesini okurun dikkatine sunuyor.